
- Hierapolis:
Bergama kralı II. Eumenes (M.Ö. 197-159) tarafından kurulduğu düşünülen Hierapolis aslında M.Ö. 4. yüzyıla daha yakın bir dönemde Seleukos kralları tarafından kurulmuş olabilir.
Şehrin adı Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un (Herkül’ün oğlu, Zeus’un torunu) karısı Hiera’dan geliyor olabilir. “Kutsal şehir” anlamına gelen Hierapolis’in antik dönemde tanrı Apollon tarafından kurulduğuna inanılmaktaydı. Şehir, buharları yer altı dünyasının tanrısı Plüton’la ilişkilendirilen kutsal kaplıcalarıyla meşhurdu. Şehirde ayrıca Pavlus’un Kolosselilere mektubunda sözünü ettiği önemli bir Yahudi cemaati de bulunmaktaydı.
Günümüzde Hierapolis bir Dünya Miras Alanı olmakla birlikte popüler bir turistik bölgedir. İlgi çekici Klasik dönem kalıntılarının yanı sıra bu alanda termal sularında yüzebileceğiniz bir Kutsal Havuz, Pamukkale’ye özgü gösterişli beyaz sekilerin oluşturduğu bir manzara ve iyi bir müze de mevcuttur.

- Pamukkale Travertenleri:
Türkiye’nin resmedilmeye değer güzellikteki güneybatı bölgesinde, Pamukkale’nin gerçeküstü ve muhteşem beyaz traverten sekileri ile sıcak ve berrak havuzları, taşlaşmış kudretli bir şelale misali dik bir vadi yamacının kenarlarından sarkmaktadır. Başlı başına gösterişli olan bu jeolojik oluşumlarıyla kelimenin tam anlamıyla pamuktan bir kale olan Pamukkale, aynı zamanda kayda değer derecede iyi korunmuş olan Yunan-Roma kenti Hierapolis’in harebelerinin de bulunduğu alandır. Doğal ve insan yapımı harikaların böylesine benzersiz bir şekilde bir araya geldiği Pamukkale-Hierapolis’in UNESCO Dünya Miras Alanı statüsüne ulaşması şaşılacak bir şey değildir. Yılda iki milyondan fazla ziyaretçisiyle, tek başına Türkiye’nin en çok ziyaret edilen bölgesidir.
Dünya üzerinde Çin’den İran’a, Amerika’dan Afganistan’a pek çok etkileyici traverten sekisi bulunmaktadır. Ancak dünyanın başka hiçbir yerinde ziyaretçiler; hem binlerce yıl önce verimli kaplıca sularıyla tortulaşmış kireç taşından meydana gelen resmedilmeye değer traverten oluşumlarını hem de sıra sıra sütunların uzandığı sokakları, tapınakları, hamamları, nekropolü ve tiyatrosuyla adeta cennetten bir köşeye kurulmuş olan Yunan-Roma spa kenti Hierapolis’in kalıntılarını bir arada keşfetmenin keyfine varamaz. Mineral bakımından zengin sıcak sularla (yaklaşık 36C) dolu, resmedilmeye değer bir havuzda bir zamanlar Romalıların yaptığı gibi büyük antik döneme ait sütunların arasında yüzme deneyimi bile yaşayabilirsiniz.

- Afrodisias:
Afrodisias, Küçük Asya’nın güneybatı kıyısında, Karya’da bulunan bir şehirdi. Şehir, adını benzersiz ve kült suretiyle burada vücut bulan Afrodisiaslı Afrodit olarak nam salmış Yunan aşk tanrıçası Afrodit’ten almaktadır.
Helenistik dönem ve Roma döneminde yoğun şekilde faydalanılan bir mermer ocağının yakınlarına kurulmuş olan Afrodisias’ın mermer heykelleri Roma dünyasına nam salmıştır. Afrodisias topraklarından pek çok heykel örneği çıkarılmış olmakla birlikte Roma dünyasının başka bölgelerine ait bazı Afrodisiaslı Afrodit temsilleri de günümüze ulaşmıştır.
Maden ocaklarından çıkarılan pek çok muazzam taş Geç Antik Çağ’da şehir surlarının inşasında yeniden kullanıldığı için eserlerin üzerindeki bulunan yazıların çoğu, kazıya gerek olmadan rahatlıkla okunabilmektedir. Bu nedenle şehir modern zamanlarda pek çok kez ziyaret edilerek burada bulunan yazılar 18. yüzyılın başlarından itibaren kayıtlara geçirilmiştir.
Günümüzde Afrodit Tapınağı oldukça iyi korunmuş durumda olmakla birlikte kısmen restore edilmiştir. Yapının antik ihtişamını gözünüzde canlandırmak hiç de zor değildir. Afrodisias, bulunduğu alan içinde yer alan ve çeşitli eserlerin sergisini sunan bir müzenin yanı sıra büyük bir tiyatroya, bir stadyuma ve başka yapılara ait olan kalıntılar da barındırmaktadır.
