
- Aziz Barnabas Manastırı:
Salamis’te Yahudi bir aileye doğan Aziz Barnabas, M.S. 45’te Kudüs’te yaptığı çalışmaların ardından Kıbrıs’a dönerek Aziz Pavlus’la birlikte bir Hristiyan misyoneri olarak çalışmalar yürütmeye başlar. Yürüttüğü faaliyetlerden dolayı yurttaşları tarafından öldürülür ve cesedi daha sonra denize atılmak üzere bir bataklığa gizlenir. Aziz Barnabas’ın müritleri bu yaşananları görür ve cesedi alıp Salamis’in batısındaki bir yer altı mağarasına götürerek göğsüne Aziz Matta’nın yazmış olduğu İncil’in bir kopyasını yerleştirdikten sonra oraya gömer. Ceset, yerini kimse bilmediğinden uzun yıllar boyunca saklı kalır.
432 yıl sonra Piskopos Anthemios mezarı rüyasında gördüğünü söyleyerek bu bölgeyi kazdırır. Mezar açıldığında cesedin, göğsündeki İncil’den dolayı Aziz Barnabas’a ait olduğu anlaşılır. Bu olayın ardından Piskopos, İmparator Zeno’yu bilgilendirmek amacıyla İstanbul’a gitmiş ve Kıbrıs Kilisesi’ne özerkliğini kazandırmıştır. İmparator, mezarın bulunduğu yere bir manastır inşa edilmesi için bağışta bulunur. M.S. 477’de kurulan manastır; bir kilise, bir avlu ve rahiplerin yaşadığı alanlardan oluşmaktadır.

- Lala Mustafa Paşa Camii – Aziz Nikolas Katedrali:
Lüzinyan döneminde 1298-1312 yılları arasında inşa edilmiş olan bu yapı, Akdeniz bölgesindeki en güzel Gotik yapılardan biridir. Lüzinyan kralları için önce Lefkoşa’daki Ayasofya Katedrali’nde Kıbrıs Kralı olarak göreve başlama töreni ve ardından Mağusa’daki Aziz Nikolas Katedrali’nde Kudüs Kralı olarak taç giyme töreni gerçekleştiriliyordu. Bu törenler 1571’de katedralin Osmanlı Türkleri tarafından camiye dönüştürülmesine kadar düzenlenmeye devam etmiştir. Binanın batı cephesinin mimarisi, Reims Katedrali’nin mimarisinden esinlenilerek tasarlanmıştır. Yapının Gotik tarzda bezemelere sahip, eşi bulunmaz bir penceresi vardır. Avlusunda yer alan 16. yüzyıldan kalma Venedik galerisi bugün abdesthane olarak kullanılmaktadır. Girişindeki dairesel pencerelerin üzerinde Venedik usulü bir rütbe nişanı görülebilir. Hayvan figürleriyle süslenmiş olan rölyefin Salamis’teki bir tapınaktan getirtildiği düşünülmektedir. Katedrali apsisi Doğu üslubunda olup çoğu Kıbrıs kilisesinde olduğu gibi üç kısımdan meydana gelmektedir. Üst kısımdaki pencereler iyi korunmuştur. Yan tarafta iki şapel bulunmaktadır. Ön kısımdaki cümbez ağacı (tropik bir incir ağacı), adanın kuzeyinde yetişen ve ender rastlanan bir ağaçtır.

- Selimiye Camii – Ayasofya Katedrali:
Ayasofya Katedrali’nin yapımı 1209’da Lüzinyan döneminde başlamış ve 1300’lerin başında tamamlanmıştır. Ortaçağ Fransız mimarisinin mükemmel bir yansımasıdır. Osmanlılar, 1571’de Kıbrıs’ı fethettikten sonra katedrali camiye çevirmiştir. Selimiye adı, adayı fetheden Sultan II. Selim’den gelmektedir. Bu yapı, Lefkoşa’daki
Büyük Han’ın hemen yanında yer almaktadır. Kıbrıs’taki en ünlü tarihi yerlerden biridir.

- Bellapais Manastırı:
Beylerbeyi köyünde yer almaktadır. 1158 ve 1205 yılları arasında inşa edilmiştir. İsmi, Fransızcada “Barış Manastırı” anlamına gelen “Abbaye de la Paix” tamlamasından gelmektedir.
Selahaddin Eyyübi Kudüs’ü işgal edince orada yaşayan ve Aziz Augustine’in öğretilerini takip eden rahipler şehri terk ederek Bellapais Manastırı’na yerleşmiştir. Bu manastırda kayıtlara geçen ilk insanlar onlardır.
Günümüzde Bellapais Manastırı’nın içinde aktif olarak kullanılan bir konser salonu da bulunmaktadır. Eğer konser programını takip ederseniz, Kıbrıs seyahatinize benzersiz bir deneyim daha ekleyebilirsiniz

- Saint Hilarion Kalesi:
Beşparmak Dağları’nın kuzey yamacına kurulmuş bir kaledir. Girne’ye 10 km uzaklıkta yer almaktadır. Saint Hilarion, deniz seviyesinden 700 m yükseklikte bulunmaktadır. Girişine arabanızla ulaşabilirsiniz fakat sonrasında kalenin tepe noktasına ulaşmak için yaklaşık olarak 500 basamak çıkmanız gerekmektedir. Eğer tepeye çıkmaya gücünüz yetmezse, kalenin alt kısımlarında da oldukça hoş bir panoramik manzara mevcuttur.
Kale yazın öğleden sonra beşe, kışınsa öğleden sonra ikiye kadar açıktır. Burası Kuzey Kıbrıs’ta gezi planlarınıza muhakkak dahil etmeniz gereken yerlerden biridir. Zaman zaman kalede özel etkinlikler düzenlenmektedir. Örneğin terliklerinizle gelmiş olsanız bile dans edip eğlenebileceğiniz bir tango festivaline denk gelebilirsiniz. Oldukça hoş ve benzersiz etkinlikler mevcuttur.

- Girne Limanı & Girne Kalesi:
Son zamanlarda yat marinası olarak kullanılan liman, esasında Romalılar tarafından bir ticaret limanı olarak inşa edilmişti. Bugün limanın hemen yanında pek çok restoran, kafe ve bar bulunmaktadır. Bir gecenizi bu tarihi limanda geçirmeniz tavsiye edilir. Özellikle gün batımında oldukça hoş fotoğraflar çekebilir ve adanın sevimli atmosferinin tadını çıkarabilirsiniz.
Girne Kalesi, Girne’nin simgesidir. Bizans döneminde inşa edilmiş olup onun ardından gelen pek çok kültüre de ev sahipliği yapmıştır. Bu kalenin amacı, adayı Arap saldırılarından korumaktı. Kalede Bizans, Lüzinyan, Venedik ve Osmanlı kültürlerine ait izler bulabilirsiniz.

- Salamis Antik Kenti:
Salamis, Mağusa’nın merkezinden 6 km uzaklıkta yer alan bir antik kenttir. Buraya dair elde edilen ilk bulgular M.Ö. 11. yüzyıla tarihlenmektedir. Burası gymnasiumu, forumu, agorası ve hamamıyla tipik bir Roma kentidir.
1952 ve 1974 yılları arasında gerçekleşen kazılarda kentin büyük bir kısmı açığa çıkarılmıştır. Türk askeri harekatının ardından 1998’de Ankara Üniversitesi, bölgedeki kazı çalışmalarını yeniden başlatmıştır.
Salamis Antik Kenti, Kuzey Kıbrıs’ta mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Yazın yanınıza su ve güneş kremi alıp bu tarihi mekanı keşfe çıkmayı unutmayın.

- Karpaz Yarımadası:
Kıbrıs’ın, Karpaz Yarımadası veya İngilizlerin deyişiyle “tava sapı” olarak adlandırılan kuzeydoğu ucu zamanın durduğu bir yerdir. Kilometrelerce uzanan Karpaz sahillerinde tek bir insana rastlayamazsınız. Bölgedeki antik kentler, bazilikalar, harabeler ve mezar kalıntıları keşfedilmeyi beklemektedir. 20 yıl öncesinin Kıbrıs’ıyla tanışmak isteyen her gezgin muhakkak Karpaz’ı ziyaret etmelidir. Burada toprağın tarıma elverişli olduğu geleneksel Kıbrıs taşra köyleri bulunmakta ve bu köylerin büyük çoğunluğu geçimlerini tarımla sağlamaktadır.
Karpaz Yarımadası’nda kilometrelerce uzunlukta harika plajlar bulunmaktadır. Bölgenin sahillerini diğer turistler yerine eşeklerle paylaşmak oldukça normaldir. Bölge; kuşlar, yabani çiçekler ve her yerde karşınıza çıkabilecek deniz fosilleri bakımından Kıbrıs’ın doğal koruma alanı olarak bilinmektedir.
Dahası Karpaz’ın muhteşem kumlara sahip 46 plajı, nesli tükenme tehlikesi altında olan Chelonia Mydas ve Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının başlıca yuvalanma alanlarını oluşturmaktadır. 1992’de, ender rastlanan yaklaşık 1.500 dişi kaplumbağa Kuzey Kıbrıs kıyılarına yumurtalarını bırakmıştır.
