
Güzelliğiyle insanların ruhuna nazikçe dokunan İzmir, sizi modern ve gelenekselin resmedilmeye değer dünyasına çağırıyor.
İzmir aslında Hititlerin bile öncesinde var olan ve İyonyalılar, Persler, Romalılar ve Osmanlılar tarafından yönetilmiş olan “kutsal annemizin ülkesi” anlamındaki adıyla antik Smyrna kentidir. M.Ö. üç bin yılında (günümüzde Bayraklı’nın olduğu bölgede) kurulmuş olan orijinal kent, Truva’yla birlikte Batı Anadolu’daki en gelişmiş kültüre ev sahipliği yapmaktaydı.
Bugün İzmir, Türkiye’nin en sevimli şehirlerinden biridir: caddeleri palmiye ağaçlarının gölgesinde uzanırken kaldırımları güzel, evleriyse pek zariftir. İran’a kadar uzanan “Kral Yolu”nun son durağı olan İzmir, turizm ve eğlence sektörlerinin odak noktası olmaya devam etmektedir. Şehir, kıyı şeridi boyunca sıralanan balık lokantalarının yanı sıra barları, diskoları ve gece kulüpleriyle de ünlüdür. Öte yandan sahilin gerisindeki bölgeleri de sayısız antik medeniyetin hikayesini anlatan anıtlar ve harabelerle doludur.

- İzmir Agorası:
Yunanca bir sözcük olan “agora”, “toplanma alanı, şehir meydanı, çarşı, pazar yeri” anlamlarına gelmektedir. Antik dönemde agoranın ticari, politik ve dini işlevlerinin yanı sıra pek çok sosyal etkinliğin düzenlendiği, şehrin odak noktası konumundaki bir sanat alanı olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Antik dönemde her şehirde en az bir agora bulunmaktaydı. Bazı büyük ve önemli şehirlerde genellikle iki agora yer alıyordu. Bunlardan biri etrafında çeşitli kamu binalarının sıralandığı ve devlet işlerinin görüldüğü devlet Agora’sı, diğeriyse ticari etkinliklerin yürütüldüğü ticari Agora’dır.
İzmir Agorası, antik Smyrna kentinin M.Ö. 4. yüzyılda taşındığı Pagos’un (Kadifekale) kuzey yamacında yer almaktadır. Dönemin önemli kamu binalarıyla çevrili olan yapı, şehrin devlet Agora’sıydı.
Helenistik dönemde kurulmuş olan Agora’nın günümüze kadar ulaşan kalıntılarının çoğu, M.Ö. 178 yılındaki depremin ardından İmparator Marcus Aurelius’un katkılarıyla yeniden inşa edilmiş olan Agora’ya aittir.

- Saat Kulesi:
Zarif görünümü ve Osmanlı’ya özgü mimari özellikleriyle İzmir’in simgesi olarak bilinen Saat Kulesi, Konak Meydanı’nı bir inci gibi süslemektedir.
Saat Kulesi, Sultan II. Abdülhamit’in 1901’de tahta çıkışının 25. yıl dönümü etkinliğinde Sadrazam Said Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dairesel tabanının çevresinde yer alan dört çeşmesiyle 25 m yüksekliğindedir.
Kulenin saati, Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhem tarafından Osmanlı İmparatoru Sultan II. Abdülhamit’e arkadaşlıklarının bir simgesi olarak hediye edilmiştir. Kulenin en önemli özelliği, yapılış tarihinden itibaren saatinin hiç durmamış olmasıdır.

- İzmir Tarihi Asansör:
Bölgeye de adını veren bu yapı, Nesim Levi adında Yahudi bir iş insanı tarafından yaptırılmıştır. Mithat Paşa Caddesi ve 40 metre yükseklikteki Şehit Nihat Bey Caddesi arasına kurulan Asansör, bir taş ocağı üzerine inşa edilmiş olup 1907’de hizmete açılmıştır. Asansör herkesi Mithat Paşa Caddesi ve Halil Rıfat Paşa Caddesi arasındaki 155 basamağı çıkmaktan kurtarmaktadır. Asansörün kulesi üç katlıdır. Bugüne dek sağlam kalan asansör günümüzde elektrikle çalışmaktadır.
İzmir’de görülebilecek en iyi yerlerden biri olan asansörün muhakkak fotoğraflarını çekmek isteyeceksiniz. Bir dönem Asansör’ün bulunduğu caddede oturan dünyaca ünlü sanatçı Dario Moreno’nun ismi caddeye verilmiştir. Her yıl 15 Aralık’ta caddede bir anma günü düzenlenmektedir. İki yanında manolya ağaçlarının sıralandığı bu caddede cumba oymalı eski İzmir evlerini görebilirsiniz.

- Kızıl Avlu:
Arkeolojik kazılar, UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan Bergama kentinin yedi kilisesinden ve Anadolu’nun günümüze dek ayakta kalabilmiş en uzun yapılarından biri olan Kızıl Avlu bazilikasının zemini altında yoğunlaşmaya başlamıştır.
Bu bazilika, geniş avlusu ve tamamı kızıl tuğlalardan oluşan yapısıyla halk arasında “kızıl avlu” olarak bilinmektedir. Anadolu’da Roma dönemine ait en yüksek yapılardan olan 19 metre yüksekliğindeki bazilika, muhteşem bir dini yapı olarak görülmektedir.
M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrian döneminde inşa edilen bazilikanın Mısır tanrılarından Serapis ve İsis’e adanmış olduğu düşünülmektedir. Bazilika daha sonraları ek binalarla genişletilerek Hristiyanlar için dini bir merkez haline gelmiştir.
Bizans döneminde kiliseye dönüştürülmesinin ardından Hristiyanlar için tarihi bir öneme kavuşan bazilika, Bergama’yı ziyaret eden turistler için öncelikle uğranması gereken noktalardan biridir. Bazilikanın yeniden inşası, korunması ve restorasyonu Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından üstlenilmiştir.

- Akropol:
Bergama’daki ilk yerleşim yeri, “kale” anlamına gelen Akropol’dür. Şehre gelen ziyaretçileri tüm ihtişamıyla karşılamaktadır. Bugün Akropol’ün bulunduğu yere, Bergama’nın harika manzarasını seyrederek teleferikle ulaşabilirsiniz. Akropol, 300 metre yükseklikte yer almaktadır. Bu muhteşem tepede Bergama krallarının sarayları, tiyatro, kutsal alanlar, tapınaklar, agora, gymnasion, heroon ve diğer Roma dönemi kalıntıları görülebilir.
Dünyanın en dik eğime (yaklaşık 70 derece) sahip tiyatrosu da Akropol’de yer almaktadır. 15 bin insan kapasitesi, 80 sırası olan tiyatronun en yüksek sırasıyla orkestra bölümü arasındaki yükseltisi 36 metredir.
Tiyatronun terası üzerinde, Bergama’nın en eski tapınağı olan Athena Tapınağı yer almaktadır fakat tapınaktan geriye yalnızca çeşmesi kalmıştır. Tapınak Zeus’a ve şehrin tanrıçası Athena’ya adanmıştır.
Akropol’deki yer alan ve tapınaklara, depolara, ayrıntılı su yollarına ve yukarı agoraya (pazar yeri) göre daha sade olan sarayların hepsi oldukça etkileyicidir.

- Asklepion:
Bergama’daki bulunan ve antik dönemin en önemli sağlık merkezlerinden biri olan Asklepion tarihe, dönemin ünlü fizikçilerinin eğitim gördüğü ilk psikiyatri hastanesi ve tıp okulu olarak geçmiştir. Günümüzde yapının radyoaktif özellikleri keşfedilmiştir ve şifalı suları insanlar tarafından yüzyıllardır sağlık sebepleri için kullanılmaktadır.
Asklepion adını, Apollon’un oğlu olan ve sağlık tanrısı olarak bilinen Asclepios’tan almıştır.
Asklepion; öğretiler ve inançlarla iç içe geçmiş olan tıp, acil tıp ve cerrahi teknikleriyle döneminin en önemli sağlık merkezlerinden biri olma ününe sahiptir ve bu ünü günümüze kadar ulaşmıştır.

- Efes:
Dünya Miraslar Listesi “Efes” Dünya Miras Alanı; Çukuriçi Höyük, Ayasuluk Tepesi (Selçuk Kalesi, Aziz Yuhanna Bazilikası, İsa Bey Hamamı, İsa Bey Camii, Artemision), Efes antik kenti ve Meryem Ana Evi olmak üzere dört bölümden meydana gelmektedir.
Antik dönemin en önemli merkezlerinden olan Efes; Helen, Roma, Doğu Roma, beylikler ve Osmanlı dönemlerinden başlayarak neredeyse 9.000 yıl süren bir yerleşim tarihinin tüm aşamalarına tanıklık etmiş önemli liman şehirlerinden ve kültür-ticaret merkezlerinden biri olmuştur.
Farklı dönemlere ait en olağanüstü mimari ve şehir planlama örnekleri, Helenistik dönem ve Roma döneminin üstün kentleşme, mimari ve din tarihine ışık tutan simgeler barındıran Efes kentinde bulunmaktadır. Meryem Kilisesi, 431 tarihli Ekümenik Konsil’in toplandığı, Meryem’in İsa’nın Annesi olarak kabul ve ilan edildiği ve İsa’nın havarilerinden birinin Efes’te Yuhanna İncili’ni yazdığı yerdir. Yuhanna’nın mezarı üzerine inşa edilen bazilikanın erken Hristiyanlık dönemine tanıklık ettiği gibi, günümüzde Hristiyanlar tarafından bir hac yeri olarak kabul edilen Meryem Ana Evi ve beylikler döneminde inşa edilmiş olan İslami yapılarıyla Efes de din tarihi yönünden bugün hâlâ ayakta olan benzersiz bir merkezdir.

- Artemis Tapınağı:
Efes’teki Artemis Tapınağı antik dünyanın yedi harikasından biridir. Bu tapınağın en önemli özelliği, antik dönemde mermerden yapılan ilk ve en büyük yapı olmasıdır. Geriye temeli dışında pek bir şey kalmamış olsa da, arkeolojik kazılarda açığa çıkarılmış parçalar kullanılarak orijinal yapının bir rekonstrüksiyonunu çizmek mümkündür. Helenistik dönem öncesinde Artemis Tapınağı, yerli halkın Kibele’ye taptığı kutsal alanda yer almaktaydı.
Dünyanın yedi harikasından biri olan tapınak, şöhretini M.Ö. 334-250 yılları arasında dünyaya sunmuştur. Yağmalar, depremler, yangınlar ve benzeri sebeplerden dolayı yedi kez yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Bir zamanlar İyonya’ya özgü büyük sütunlarla çevrili olduysa da günümüzde sadece sunak bölümü kalmıştır. Tapınak dünyada mermerden yapılan ilk ve en büyük yapıydı. Kalıntıların bir kısmı Londra’daki British Museum’da, bir kısmı da Viyana Efes Müzesinde sergilenmektedir.

- Meryem Ana Evi:
Meryem’in son zamanlarını geçirdiği düşünülen yerdir. Kendisinin, bölgeye Hristiyanlığı yaymak amacıyla orada birkaç yıl geçiren Aziz Yuhanna’yla birlikte gelmiş olabilir. Meryem kalabalık bir yerdense bu uzaktaki yerde yaşamayı tercih etmiştir.
Meryem Ana Evi, Roma mimarisinin tamamıyla taştan yapılmış tipik bir örneğidir. M.S. 4. yüzyılda Meryem’in evini ve mezarını birleştiren bir kilise inşa edilmiştir. İki katlı orijinal ev; içinden başka bir odaya geçilen bir oda (bugün mum dikilen alan), yatak odası, dua odası (Hristiyanların kilise alanı) ve şömineli bir odadan (Müslümanlar için bir şapel) oluşmaktaydı. Ön mutfaklardan biri yıkılmış ve 1940’larda yeniden restore edilmiştir. Günümüzde yalnızca orta bölüm ve sunağın sağında bulunan bir oda ziyarete açıktır. Bu kısımda yapının evden çok bir kiliseyi andırdığı düşünülebilir. Diğer bir ilginç yer de kilisenin bulunduğu alanın çıkışında yer alan ve içinden herkesin içebileceği oldukça tuzlu fakat şifalı bir suyun aktığı “Meryem Ana Çeşmesi”dir.

- Şirince Köyü:
Bu sevimli eski Ortodoks köyünün adı bir zamanlar Çirkince idi. Elbette bu, köy sakinlerinin yabancılar tarafından rahatsız edilmemek ve köylerinin güzelliğini kimseyle paylaşmamak amacıyla bilinçli olarak verdiği bir isimdir. Yine de yıllar sonra ziyaretçiler köyün hiç de çirkin olmadığını anlayıp ona Şirince adını vermiştir. Köy bir dağın tepesinde kurulu olduğundan, buraya gelen herkes yolları üzerinde etkileyici üzüm bağları ve şeftali ağaçlarıyla dolu manzaraların tadını çıkarabilir.
Günümüzde köy 1920’lerdeki gibi Türk-Rum kültürünün mükemmel bir sentezi olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nın ardından Rum ve Türk halkları arasında bir nüfus mübadelesi gerçekleşmiş ve orijinal dış görünümlerini korumuş olsalar da tüm o geleneksel Rum evlerinin içi yörenin kültürüne göre yeniden düzenlenmiştir. Bu evlerin en güzel olanları ziyaretçilere açıktır. İçlerinden birinin avlusunda güzelce restore edilmiş bir Ortodoks kilisesi bile bulabilirsiniz.
Tüm köyü saran dar sokaklar zeytin yağı başta olmak üzere her türlü el yapımı ürün satan kadınlara aittir. Şirince’nin bir başka güzelliği de şarabıdır: küçük kafelerde veya restore edilmiş olan eski köy okulunda tadım yapabilirsiniz.

- Aziz Yuhanna Bazilikası:
Aziz Yuhanna Bazilikası 6. yüzyılda İmparator I. Justinianus ve karısı Theodora hükümdarlığında, Aziz Yuhanna’nın mezarının bulunduğu düşünülen alan üzerine kurulmuştur. Çarmıha gerildiği sırada İsa, gözde havarisi Yuhanna’dan annesine göz kulak olmasını istemiştir. Yuhanna ve Meryem M.S. 38 ve 47 yılları arasında Efes’e giderek orada yaşamıştır.
Aziz Yuhanna Bazilikası aktif olarak kullanıldığı dönemlerde Anadolu’nun en büyük ikinci kilisesiydi. Bazilikanın etkileyici kalıntıları hâlâ görülebilir. Bazilikanın altı kubbeli haç şeklinde bir planı bulunuyordu. Orta kubbenin altında Aziz Yuhanna’nın mezarı yer almaktaydı. Buraya hac ziyaretine gelenler Yuhanna’nın mezarından alınan ince bir toz tabakasının büyülü ve şifalı etkileri olduğuna inanıyordu.
Ziyaretçiler ayrıca Papa 6. Paul’ün 26 Temmuz 1967’de bu mekanda dua ettiğini belirten bir yazı da görebilir. Papa’nın harabeye gerçekleştirdiği ziyaret, bölgeyi oldukça popüler hale getirmiştir.

- İsa Bey Camii:
İsa Bey Camii M.S. 14. yüzyılın sonlarındaki Selçuklu İmparatorluğu döneminin son zamanlarını yansıtan en güzel ve en önemli örneklerden biridir. Ayrıca bu cami, bilim insanları ve alimler açısından İslami bir merkez olan Şam şehrindeki Emevî Camii’den de izler taşımaktadır. Bu camideki mermer ve çiniler, ziyaretçilerine ahenkli bir görsel şölen sunmaktadır. Hükümdar Aydınoğlu İsa Bey, imparatorluğun gücünü ve ihtişamını yansıtabilmek amacıyla bir mimar görevlendirmiş ve o da böylesi bir güzelliği ortaya koyabilmek için büyük çaba sarf etmiştir. İsa Bey Camii, Efes’in güzelliği ve Artemis’in yaratıcılığı karşısında yüzyıllar sonra dahi adeta “ben de buradayım” diyerek adını duyuran bir yapıdır.
Ünlü Türk gezginlerinden Evliya Çelebi, kitabında 17. yüzyılda açılmış olan bu cami hakkında bizlere ayrıntılı bilgi vermektedir. Osmanlı İmparatorluğu güç kaybetmeye başlayınca 19. yüzyılın sonlarında harabe olarak kalmış olan cami, kervanların geceyi geçirmek üzere develeriyle konakladığı bir kervansaray olarak kullanılmıştır. Bu dönemde cami pek çok kez değişime uğramış ve iç kısmında da bazı değişiklikler yapılmıştır.
1934’te ilk kez yenilenmiş olup 1988 yılındaki son restorasyonuna kadar pek çok kez restore edilmiştir. Sonrasında ibadete ve ziyarete açılmıştır.

- Dini ve Kutsal Alanlar:
İzmir kuruluşundan beri hep çok kültürlü bir Türk şehri olmuştur. Yüzyıllar boyunca farklı kültürlerden gelen insanlar, dinler ve diller İzmir’de bir arada yaşamayı başarmıştır. Şehrin kültürel kimliği onu farklı dinlerin hoşgörü ve barış içinde bir araya geldiği bir buluşma noktası haline getirmiştir. Mimari güzellikleri ve üç dini temsil eden cami, bazilika, kilise ve sinagog gibi muhteşem kutsal mekanlarıyla İzmir ruhani bir şehirdir.

- Tarihi Yerler:
Olağanüstü tarihi, benzersiz tarihi yapıları ve dünyaca ünlü antik kentleriyle İzmir gerçek bir Ege efsanesi olmakla birlikte tarih turizmi için de görkemli bir yerdir. 8500 yıllık tarihiyle İzmir; Hititler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi çok sayıda farklı medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
İzmir’de UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde bulunan Efes ve Bergama antik kentleri ile dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı gibi sayısız hazine yer almaktadır.

- Mavi Bayraklı Plajlar:
Popüler bir şehir olan İzmir’de, 2019 yılında Mavi Bayrak ödülü verilmiş olan 49 plaj ve 3 marina bulunmaktadır. 629 km’lik sahil şeridiyle ülkemizde gün ışığı şehri olarak bilinen İzmir, Türkiye’nin Güney Ege bölgesinde yer almaktadır. İzmir’de ve onun tatil beldelerinde güneş mükemmel bir ışıltıyla parlamakta, rüzgar ideal hızda esmekte ve kumlar en rahatlatıcı sıcaklığı sunmaktadır.

- Yeme & İçme:
Ege kıyılarında yer alan İzmir, çok çeşitli bitki örtüsü ve çok kültürü yapısıyla zengin bir mutfağa sahiptir. İzmir’de, bölgede yetiştirilen otlarla hazırlanan zeytinyağlı yemekler ve Ege Denizi’ne özgü çeşitli balık ve deniz mahsulü yemekleri sunan pek çok restoran bulunmaktadır. Mükemmel bir harman: Geleneksel Ege mutfağı, dengeli ve sağlıklı beslenme, çok kültürlü etkiler, taze sebzeler ve deniz mahsuller, zeytinyağı, yabani otlar ve yeşillikler, şarap.

- Eğlence & Gece Hayatı:
İzmir’de eğlenceli ve hoş saatler geçirmenizi sağlayacak pek çok seçenek sunan oldukça renkli bir gece hayatı vardır.
Gün geceye dönerken, arkadaşlarınızla hafif müzik eşliğinde akşam yemeği yiyip sohbet edebileceğiniz keyifli mekanlar bulunmaktadır. Açık havada bir yürüyüşe çıkarak ışıldayan şehri ve Tarihi Asansör’ün yanında yer alan denizi görebilirsiniz. Belki Kordon’da denize bakan bir bara oturup buz gibi içeceğinizi yudumlamak, belki de Gündoğdu’da yıldızları seyretmek için çimlere uzanmak istersiniz. Yapmak istediğiniz şey ne olursa olsun, İzmir gündüz vaktinde olduğu gibi geceleri de hoşunuza gidecek pek çok etkinlik ve mekan sunmaktadır.

- Alışveriş:
Arkadaşlarınıza Kemeraltı Çarşısı’ndan otantik bir Türk hediyesi alın. Bu uzun alışveriş caddesi 16. yüzyılda yapılmıştır. Ziyaretçilerin halılardan çay takımlarına ve renkli şallara kadar her şeyi satın alabilecekleri bir yer olan bu çarşı, günümüzde şehrin merkezinde yeniden ticaretin kalbinin attığı yer haline gelmiştir. Çarşının bulunduğu Kemeraltı bölgesi ayrıca Türkiye’de Yahudilere ait kent simgelerinin en yoğun şekilde bulunduğu yerdir ve bu da orayı popüler bir hac merkezi haline getirmektedir.

- Doğal Kaplıcalar:
Balçova’daki Agamemnon kaplıcası ismini, Truva Savaşı sırasında iyileşmeleri için savaşçılarını bu bölgeye getiren Miken kralı Agamemnon’dan almaktadır. Bölgede pek çok otel bulunmaktadır. Bu oteller, termal havuzlarının ve spa merkezlerinin yanı sıra hamamlarında da kaplıca sularından yararlanmaktadır.

- Sörf & Uçurtma Sörfü:
Kumsala uzanıp dinlenmek size göre değilse sörf, uçurtma sörfü veya yelkencilik okullarını deneyebilirsiniz. İzmir yakınlarında, su sporlarına yeni başlayanlar için mükemmel bir eğitim alanı görevi gören çok sayıda dalgasız deniz bölgesi vardır. Yeni başlayacak olanlar Alaçatı’daki sörf okullarından birini deneyebilir.
İzmir’de yapılabilecek en heyecan verici şeylerden birini denemek istiyorsanız, dünyanın dört bir yanından sörfçülerin uğrak noktası olan ve yılın en az altı ayı boyunca kuvvetli rüzgarlar ve vahşi dalgaların vurduğu kıyılardaki daha dalgalı suları tercih edebilirsiniz.

- Boyoz:
Tuz karabiber ekili haşlanmış yumurta ve taze çay ile birlikte yenir. Sabah kahvaltılarının vazgeçilmezlerindendir.

- Kumru:
Az tuzlu hamurdan yapılan ve sandviç ekmeğine göre uçları daha sivri olup üstünde bolca susam olan bir tür ekmektir. Kumru özellikle mangalda pişirilmiş sosis, salam, sucuk ve sayas peyniriyle meşhurdur.

- Çöp Şiş:
Kuşbaşı doğranmış et parçalarının ince tahta çubuklara dizilmesiyle hazırlanan bir tür kebap.

- Lokma Tatlısı:
Mayalı hamurdan koparılan küçük yuvarlak parçaların kızgın yağda kızartıldıktan sonra şerbete batırılmasıyla hazırlanan bir tatlıdır.

- İzmir Köfte:
Kıyma, soğan, maydanoz, ıslatılmış ekmek, yumurta, domates, biber, sarımsak ve zeytinyağı ile hazırlanarak kısık ateşte pişirilen bir yemek türüdür.

- Şambali Tatlısı:
Şambaba veya Şam tatlısı olarak da bilinen Şambali, şerbetli bir sokak lezzetidir. Sert ve yoğun bir tatlıdır. Alışkın olduğumuz tatlıların aksine içinde un, zeytinyağı veya yumurta bulunmaz. Ana malzemeleri irmik, şeker ve yoğurt ya da süttür.

- Midye Dolması / Midye Tava:
Ermeni mutfağından İstanbul mutfağına geçmiş en iyi lezzetlerden biri olan midye dolmanın seveni çoktur. Dolmanın yanı sıra midye tava, midye pilaki, midye çorbası ve midyeli pilav da yapılmaktadır.

- Kokoreç:
Temizlenmiş koyun veya kuzu bağırsaklarının soğan suyu, tuz ve karabiber ile yoğrulduktan sonra köz ateşinde pişirilmesiyle hazırlanan ve üzerine kekik serpiştirilerek servis edilen bir yemektir.

- Şarap:
İzmir antik dönemlerde dünyanın en önemli şarap üretim merkezlerinden biriydi. O zamanlarda şarap tanrısı Dionysos adına inşa edilen en büyük tapınağa ev sahipliği yapmaktaydı. Urla, Şirinci vb. yerlerde şarap evleri bulabilir ve lezzetli şaraplardan tadabilirsiniz.
