Turizmin Başkenti

  • Sagalassos:

Sagalassos Türkiye’deki en iyi korunmuş antik kentlerden biridir. Ağlasun’un sadece 7 km kuzeyinde yer almaktadır. Bugün Sagalassos’u ziyaret edecek olanlar; şehrin yukarı Agora’sında (meydan) anıt niteliğinde sütunlara sahip, 13 m yüksekliğinde ve içinden sular dökülen restore edilmiş muazzam bir çeşme ile Agora’yı çevreleyen yapıların ve kemerli iki kapının kalıntılarını görebilir. Bu antik kentte ayrıca devasa bir Roma hamamı, bir kütüphane, içinden sular akan küçük bir çeşme, bir kent konağı, 9.000 adet oturma yerine sahip bir tiyatro ve kentin bin yıllık tarihini anlatan çok sayıda başka eser bulunmaktadır. Kazılarda ortaya çıkarılan bulgular ve dünyaca ünlü heykeller, Burdur Müzesinde sergilenmektedir.

  • Perge:

M.Ö. on ikinci yüzyılda Kuzey Anadolu’dan (günümüzde Türkiye) Akdeniz kıyılarına büyük bir Yunan göçü gerçekleşmiştir. Gelenlerden bazıları günümüzde Antalya olan yerin hemen doğusuna, sonradan Pamfilya yani “kabilelerin ülkesi” olarak anılmaya başlayan bölgeye yerleşmiştir. Pamfilya’da diğerlerinin arasından dört büyük şehir ön plana çıkmıştır: Perge, Syllion, Aspendos ve Side.

Büyük İskender tarafından işgal edilen Perge’nin mimari ihtişamının büyük kısmı, Helenistik dönemin yaşayan bir kanıtıdır. Bu dönemi, M.S. ilk üç yüzyıl boyunca refah süren Roma İmparatorluğu dönemi izlemiştir. Hristiyanlığın gelişiyle birlikte Perge bu dinin yayılmasında önemli ve etkin bir rol oynamıştır.  Roma İmparatorluğunun yavaş yavaş dağılmaya başlamasını takiben Bizanslılar Perge’yi işgal etmiştir. Sonrasında Selçuklu devletinin de son bulmasıyla Perge tamamıyla yıkılmış ve kısa süre sonra da terk edilmiştir.

Günümüzde Perge arkeolojik bir alan olmakla birlikte başlıca turist çeken yerlerden biridir.

  • Aspendos:

Antalya şehir merkezinin modernliğiyle güçlü bir tezat oluşturan Aspendos antik kenti, 40 km doğuda bulunmaktadır.

Kaynaklarda Aspendos’un tarihinin M.Ö. 1000’e kadar uzandığı ve şehrin yağ, yün ve tuz bakımından zenginliği ile bir ticaret ve sanayi merkezi haline geldiği M.Ö. 5. yüzyılda gelişip büyüdüğü geçmektedir.

Tüm antik kentlerde olduğu gibi Antalya’da da harabeler en ilgi çeken turistik yerlerdir ve bu harabelerden çoğu tarihi ve arkeolojik turlar açısından mükemmel olacak şekilde restore edilmiştir. Ancak özellikle tiyatro bölümü oldukça etkileyicidir. Bu yapı, İtalya sınırları dışındaki en iyi korunmuş Roma tiyatrosudur (dünya üzerinde en iyi korunmuş antik tiyatro bile olabilir).

Antalya’daki Roma tiyatrosunu bu denli muhteşem kılan şey 96 m’lik muazzam yüksekliğidir. Tiyatro öylesine büyüktür ki burayı ziyaret eden turistler kendilerini yapının ihtişamı içinde kaybolup gitmiş gibi hissedebilirler. Burada ayrıca eski bazilikalara, Roma su kemerlerine ve başka şahane mimari yapılara ait kalıntılar bulabilirsiniz.

Aspendos tiyatrosu her yıl Uluslararası Opera ve Bale Festivali’ne ev sahipliği yapmaktadır. Sanata dikkat çekmek için ne kadar harikulade bir yer!

  • Düden:

Düden Şelalesi’ndeki kayalara çarpıp sıçrayan suyun huzur veren sesi, Antalya’da günlük olarak deneyimleyebileceğiniz en lüks şeylerden biridir. Antalya’da ferahlatıcı bir gün geçirmek ve aynı zamanda bir doğa harikası da görmek istiyorsanız Düdenbaşı’na gitmelisiniz. Buradaki şelale ve onun etrafında yer alan piknik alanı hem Antalya’dan hem de şehrin dışından gelen misafirleri kendine çekmektedir.

“Düden” sözcüğü, su kaynaklarını yutan delik veya obruk anlamına gelmektedir. Bu obruklardan bazıları öylesine büyüktür ki bütün bir nehri veya gölü içlerine çekebilirler. Düdenbaşı’ndan başlayan Düden Çayı, 40 m’den fazla yükseklikteki bir travertenin doğu cephesinden şelale oluşturarak Akdeniz’e dökülen çok sayıda dereye ayrılmaktadır. Düdenbaşı yalnızca bir şelale değildir. Dar bir merdivenden çıkılarak girilen mağarası ve yemyeşil çevresiyle sizi etkisi altına alacaktır.

  • Yivli Minare:

Yivli Minare Camii olarak da anılan Antalya Ulu Camii, Antalya’da bulunan tarihi bir camidir. Cami; Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Mevlevihanesi, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi’ni barındıran külliyenin bir parçasıdır. Caminin ona adını veren ve koyu mavi çinilerle süslü olan yivli minaresi kentin simgelerindendir. Cami ilk olarak 1230 yılında inşa edilmiş olup 1373’te ikinci kez tamamıyla yeniden inşa edilmiştir. Kare şeklinde taştan bir kaidenin üzerine oturtulmuş olan 38 metre yüksekliğinde minarenin sekiz adet yivli bölümü ve tepesine kadar çıkan 90 adet basamağı mevcuttur. İlk yapı (1230) 1225-1227 civarında, Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın (1220-1237) hükümdarlığı sırasında inşa edilmiştir. Orijinal cami 14. yüzyılda yıkılmış ve yerine Anadolu’daki çok kubbeli yapılan en eski örneklerinden biri olan altı kubbeli bir cami inşa edilmiştir. Bina bugün Antalya Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır ve içinde giysi, mutfak eşyaları, işlemeler, halılar, dokuma tezgahları, çoraplar, çuvallar, kilimler, süsler ve göçebe çadırları gibi eşyalar sergilenmektedir. 1974’te halka açılmıştır.

  • Kaleici:

Antalya gezinize şehrin Hadrian Kapısı, Hıdırlık Kulesi, Yivli Minare, Kesik Minare gibi yapılarını ve dar sokakları, tarihi evleri ve antik limanı ile Kaleiçi’ni kapsayan tarihi merkezinden başlayın. Bunların hepsi bir kilometrekarelik bir alanda yer almaktadır. Tüm bu alanı yaya olarak gezebilirsiniz. Bazı sokaklara araba girmesi yasak olduğu için yürümek daha iyi olacaktır.

Kaleiçi günün her saati gezilebilir fakat en iyi zaman akşamüstü olacaktır. Kaleiçi’ndeki tarihi evlerin ve konakların çoğu restore edilmiştir ve bunların büyük bir kısmı otel, pansiyon, bar ve dükkan olarak kullanılmaktadır.

Antalya sadece güneşi, denizi ve kumuyla meşhur bir şehir değildir. Antalya’nın eski şehir merkezi olan Kaleiçi, mükemmel bir sahil kasabasında aradığınız her şeye sahip olan ve herkes için yapılabilecek harika şeyler sunan bir yerdir.

  • Side:

M.Ö. 6. yüzyıla uzanan tarihiyle Side, Anadolu bölgesindeki en eski yerleşimlerden biri olmasıyla ünlüdür. Side (“nar” anlamına gelmektedir) Hitit döneminde avantajlı konumundan ötürü önemli bir liman görevi görmüştür ve bundan dolayı da önemli bir ticaret kasabası olmuştur. Side’deki büyük ticaret filoları, Doğu ve Batı Akdeniz’deki ülkelerle iş yapmıştır. Daha önceleri bölge, Afrikalı kölelerin ticaretinin yapıldığı bir köle pazarı ve korsanların saklandığı bir gizlenme yeri olarak kullanılmıştır! Bunun sebebi bölgenin uzun ve kumlu sahillerinin korsanlar ve köle tüccarları için mükemmel bir gizlenme yeri teşkil etmesidir. Ancak daha sonraları bölge meşru bir ticaret merkezi olarak büyüyüp gelişmiştir. Bölge kültür bakımından da oldukça ilerideydi ve günümüze kadar ayakta kalan amfitiyatro, tanrılar ve tanrıçalara adanmış tapınaklar, Roma hamamları ve çeşitli arkeolojik bulgular da bunun kanıtlar niteliktedir.